76 – İnsan

       İnsan suresi, Medine döneminde inmiş olup 31 ayettir. Sure adını, birinci ayette geçen “İnsan” kelimesinden almıştır. Aynı ayette geçen “Dehr” kelimesinden dolayı “Dehr suresi” de denilmektedir. “Dehr”, başı ve sonu belli olmayan uzun bir zaman dilimine denir. Sûrede insanın anılmaya değer bir şey olmadığı, üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra onun karmaşık olan bir damla spermden yaratıldığı ve yaratılış amacının ise imtihan olduğu bildiriliyor. İnsana doğru yolun gösterildiği, ancak o isterse şükreden ya da nankörlük eden biri olabileceği bildirilen sûrede insanın doğal yetenekleri sayesinde vahyin aydınlatmasıyla doğru yolu bulma imkânına sahip olduğu bildiriliyor. Ayrıca sûrede iradesini kötülük yönünde kullanan inkârcıların âhirette karşılaşacakları ceza şekillerinden örnekler verildikten sonra üzerlerine aldıkları sorumlulukları yerine getirerek, yiyeceklerini fakir ve yetimlerle paylaşan, karşılık beklemeden Allah rızası için infak eden ve böylece iradelerini iyilik yönünde kullanan müminler için hazırlanan âhiret nimetleri sıralanıyor. Hz. Peygamberden metanetini güçlendirmesi, dinî duyarlılığını geliştirmesi ve hüküm vermesi için parça parça indirilen ayetlerin gelmesini sabırla beklemesi isteniyor.

       Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
       1. Gerçekten insan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti. Bkz. 19/67
       2. (Ve üreme safhasına geldiğinde) biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan (döllenmiş yumurtadan) yarattık. Onu imtihan ediyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. Bkz. 18/7, 67/2
       3. Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. Artık o ya şükreden biri olur ya da nankörlük eden.
       4. (Fakat unutmayın ki) Biz nankörlük edenler için zincirler, kelepçeler ve çılgın alevli cehennem hazırladık.
       5. İyiler ise, (cennette) karışımı kâfur (hoş kokulu çiçekten tatlandırılmış) olan dolu bir kadehten (cennet şarabı) içerler.
       6. (O cennet şarabı öyle) bir pınardır ki Allah’ın iyi kulları ondan içerler ve istedikleri tarafa onu akıtırlar.
       7. (O iyi insanlar, o kimselerdir ki) üzerlerine aldıkları sorumlulukları yerine getirirler ve azabı salgın olan bir günden (kıyametten) korkarlar.
       8. Ve kendileri ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, fakire, yetime ve esire ikram ederler.
       9. Ve (yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.
       10. Çünkü biz, yüzleri asık duruma getiren çetin bir günde Rabbimizin azabından korkarız.” Bkz. 8/75, 9/100, 59/9
       11. (Bu sebeple) Allah da onları, o dehşetli günün azabından korur ve bir aydınlığa ve sevince kavuşturur.
       12. Sıkıntılara karşı sabrettikleri için (onları) cennetle ve ipek(ten giysiler)le ödüllendirir.
       13. Orada sedirlere uzanırlar ve ne (yakıcı bir) güneş, ne de şiddetli bir soğuk görürler.
       14. (Cennet ağaçlarının) gölgeleri üzerlerine sarkar, kolayca koparılabilen meyveleri onların istifadelerine sunulur.
       15. (Hizmet için) gümüşten billûr kaplar ve sürahilerle (etraflarında) dolaşılır.
       16. Gümüşten yapılmış bu kadehlerden istedikleri kadar içerler.
       17. Ayrıca orada zencefille tatlandırılmış (dolu) kâselerde kendilerine (cennet şarabı) içirilir.
       18. (Zencefil) cennette bir kaynaktır ki, o selsebîl diye anılır.
       19. (Cennet ehlinin) çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler (garsonlar) dolaşır. Bkz. 52/24, 56/17-18
       20. Orada her nereye baksan, bir nimet ve pek büyük bir mülk (saltanat) görürsün.
       21. Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek ikram eder.
       22. (O Cennetliklere şöyle denir:) “İşte bu sizin çalışmalarınızın karşılığıdır. Çalışmalarınız böylece karşılığını bulmuştur.”
       23. Gerçekten biz, Kur’an’ı sana parça parça, ayet ayet indirdik.
       24. Öyleyse, Rabbinin hükmünü sabırla bekle! Onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme!
       25. Sabah akşam Rabbinin adını/şanını an (O’nunla beraber olduğunu unutma)!
       26. Gecenin bir kısmında da O’na secde et (akşam ile yatsı namazını ikame et). Bir de geceleyin uzun bir müddet O’nun sınırsız şanını yücelt! Bkz. 17/79 ve dipnotu, 73/20
       27. Doğrusu onlar, şu geçici dünyayı severler ve önlerindeki o zorlu günü gözardı ederler.
       28. Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.
       29. Bu bir hatırlatmadır! İsteyen Rabbine giden yolu tutar!
       30. Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir ve her işi yerinde yapar. Bkz. 74/56, 81/29

       Burada Allah’ın iradesinin her şeyin üzerinde olduğu ve O’nun bilgisi ve takdiri olmadan kimsenin hiçbir şey yapamayacağı vurgulanmaktadır. Ancak bilinmelidir ki; cüz’i (serbest) irade insanın emrindedir. Allah’ın insana vermiş olduğu bu irade sayesinde insan yaşadığı her saniyeyi nasıl kullanacağına kendisi karar verir, kendine dokunacak olan hayrı ve şerri yine kendi meydana getirir. Yani kendi hayat filminin aktörü-aktristi yine kendisidir. İnsan hayatında “nötr” zaman yoktur. Bütün zamanlar onun kendi iradesiyle doldurulur. Allah sadece diler ve takdir eder. Allah cüz’i iradeye sınır koymamıştır. Eğer koymuş olsaydı o zaman şer olmazdı.

       31. Dileyeni (dilediği takdirde) rahmetine kabul eder. Zalimler için ise şiddetli bir azap hazırlamıştır.